Yüksekdağ: Saraydaki yargı masaları dosyamıza FETÖ ürünü gizli tanığı ekliyor

Kobanî Kumpas Davasının 9’uncu duruşması Sincan Cezaevi kampüsünde görülmeye devam etti. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesince görülen davanın duruşmasına MYK üyelerimiz, milletvekillerimiz ve Ankara İl Örgütü üye ve yöneticilerimizin yanı sıra çok sayıda avukat katıldı. Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler SEGBİS'le duruşmaya bağlandı.

Nezir Çakan: Kitap yazmak devlet bütünlüğünü mü bozuyor?

Tutukluluk incelemesine dair söz alan Kürt-Pen üyesi Nezir Çakan, dosyada tanıkların dışında hakkında herhangi bir beyan olmadığını belirtti. Tanıkların belirttiği tarihlerde, Türkiye’de olduğunu ve resmi kurumlardaki belgelerini mahkemeye sunduğunu ifade eden Çakan, “Beni ‘devletin birliğini bütünlüğünü bozma’ iddiasıyla tutukladınız. Ben yazdığım kitaplarımla mı devletin bütünlüğünü bozuyorum, tarım işiyle uğraşarak mı devletin bütünlüğünü bozuyorum?” diyerek tahliyesini talep etti.

Zeynep Ölbeci: Anadilim üzerindeki baskılar burada da gösteriliyor

Kürtçe savunma yapan ve müştekilere dün soru sormak istediğini ama mahkeme heyetinin izin vermediğini söyleyen kadın siyasetçi Zeynep Ölbeci, “AKP ve MHP’yi anlıyorum ama mahkeme heyetinin anlamıyorum. AKP ve MHP iktidarını devam ettirmek istiyor, mahkemenin duvarında adalet yazmasına rağmen sizin ne istediğinizi anlayamıyorum. Bundan dolayı ne gizli tanıkları ne de dosyada iddia edilen delileri kabul etmiyorum. Bundan dolayı tahliyemi talep ediyorum.”  diye belirtti. 

Zeynep Karaman: Hazırlanan iddianame Kürt sorununun çözülmesini istemiyor

Herkesin beraat etmesi gerektiğini belirten eski MYK Üyemiz Zeynep Karaman da şunları söyledi: “Bizler siyasetçiyiz, çalışmalarımız bellidir. Basın bizi takip ediyor, hiçbir şeyi gizli yapmıyoruz. Demokratik siyaseti kurmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Daha çok kadın sorunları ve eşitliği üzerinde çalışmalarımızı yapıyoruz. Kürt sorununun diyalogla çözülmesi üzerine duruyoruz. Türkiye toplumunun ve Kürt halkının sorunu bütün halkların sorunudur. Bizlerin ve halkımızın inancı tamamdır. Biz bu sorunun çözümü için uğraşıyoruz ama bu iddianame bu sorunun çözülmesini istemiyor. Bu kararı alan siyasi iktidarın bir amacı vardır. Fakat mahkeme buna araç olmasın, bizim beklentimiz adalettir. Mahkeme heyeti buna göre hareket etsin. İddianamede bizi burada tutacak tek bir somut bir delil yok. Bu dosya boş bir dosyadır, hepimizin beraat ettirilmesi gerekiyor.” 

Eski MYK Üyemiz Pervin Oduncu da “Tek isteğim adil ve dürüst yargılama yapmanızdır.” dedi.  

Yüksekdağ: Buradaki akıl dışılığı anlatmaya çalışıyoruz

Önceki dönem Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ da şunları söyledi:

“Bu gizli tanık meselesi çözülmeden bu davanın devam etmesi mümkün değil. Hukukun, usulün gözü kafası kırıla kırıla bu dava buraya getirildi. Bitmiyor, ne zaman biteceğini bilmiyoruz. Gizli tanığın araya girmesi bu dava üzerindeki şaibeyi, bu davanın öngörülmezliğini, güvenilmezliğini bir kez daha teyit etmiştir. Bu yargılama meşru görülemez. Burada işlenen süreç gerçek anlamda bir yargılama değil, heyet olarak her gün bunu bize kanıtlıyorsunuz. Salondaki insanlar, SEGBİS’le bağlananlar, yıllardır cezaevinde tutulanlar nasıl bir savunma verecekler, ne zaman duracaksınız? Ne zaman bitecek? Bu yargılama yargılama değil. Kastamonu'daki tabela gibi ‘ayı çıkabilir, kurt çıkabilir’, her şey çıkabilir. Öngöremiyoruz, öngöremediğimiz şeyler karşısında açıklama bile isteyemiyoruz. Yaptım oldu değil bunlar. Buradaki akıl dışılığı ve kasti yargılama sürecini anlatmaya çalışıyoruz. Sizler ısrarla bir taraftan duruşmayı kısa sürede sonuçlandırmak kaidesiyle savunmaya zorluyorsunuz. Bu ısrarın da bir karşılığı yok, sonradan önümüze ne çıkacağını bilmiyoruz. Savunma yapan arkadaşlarımızın sıfırdan savunma vermesi gerekiyor.

Biz mahkum değiliz, Türkiye halkları mahkum edildi

“Kısa sürede bitirme stratejisi çöktü, sonsuza kadar ya da seçime kadar stratejisine yöneldiniz. Baştan itibaren siyasi bir strateji zeminine oturmuştu. Paralel bir şekilde siyasi iktidara bir paralel mahkeme oluşturuldu. Siyasi iktidarın stratejisine paralel şekilde yargılama stratejisi uyguluyorsunuz. FETÖ yöntemleri uygulanıyor. Terör örgütü olarak gördüğünüz FETÖ'nün yöntemlerini ısrarla devam ettiriyorsunuz. Siz de bu makinenin bir dişlisi gibi hareket ediyorsunuz.  FETÖ yöntemidir gizli tanıklık müessesesi. FETÖ’nün oluşturduğu, monte ettiği bir kurumdur. Gizli tanık kurumsallaşması, yargının siyasallaştığı bu tekçi rejimde defalarca kullanılmış ve kullanılmaya devam ediyor. Alp Altınörs’ün savunması hafızamı tazeledi. Türkiye’deki yalancı tanıklar müessesesi devam ediyor. Kahvesi yok ama cezaevi var. Cezasını düşürmek isteyen, seri yalanlar söyleyecek kadar çaresizleştirilmiş insanlar var ve ifade vermelerine de gerek yok, üretilmiş senaryolar var. İtirafçılaştırma yöntemleri 90’lı yıllarda kullanılan bir yöntemdi. Bu sistem o kadar kötü bir sistem ki, hepsi birleştirilerek kompleksli bir yapı oluşturulmuş. Ne kötülük varsa bir kazanda kaynatılıp demokrasiye zarar veriyorsunuz. Yaşanan hakikat budur. Türkiye'nin sırtında, bu halkın sırtında o kadar korkunç yüke dönüştü ki bu. 85 milyon insan işlemediği suça mahkum edildi. Biz mahkum değiliz, Türkiye halkları mahkum edildi.  Mafyacılar haksızlık, soygunculuk üzerine suç işledikçe bu suç tepe tepe yığılarak halkın sırtına biniyor. Bugün Türkiye halkları ekmeğe, elektriğe muhtaç hale getirildi. Önceden insanların yarın endişesi vardı, şimdi bugünden korkuyorlar. On dakika sonrasından emin değil insanlar. Bu sizden, içinde olduğunuz yargı sisteminizin kurumsallaşmasından kaynaklanıyor. Siz gözünüzü bu kadar karartmasanız bu halk bunu yaşamaz.

Korkunç bir seviyesizlik var ortada 

“Dün çıkardığınız bir yargı kararı gülsek mi ciddiye alsak mı bilemedik. Hukuken tartışmamız lazım ama aklen karşımızdaki tabloyu ciddiye almak mümkün değil. Korkunç bir seviyesizlik var ortada. Tutukluluğumuza gerekçe MYK tweeti. Biz öyle MYK’ymışız ki durmadan hakaret ediyorsunuz. Üç kere Kandil’den Demirtaş aracıymış, o bize getirmezse bir iki kelime yan yana getiremiyormuşuz. Selahattin Bey Kandil'den haber getirmese MYK olarak bunu yapamazmışız. İkinci senaryo Kandil’den görevlendirilmiş MYK üyeleri bize talimat getirirmiş, o talimat geldikten sonra yazar ve konuşurmuşsuz. Bunlar tutmadı yeri geldiğinde savcı, yeri geldiğinde heyet, yeri geldiğinde Emniyet, MİT oluyorsunuz. Arada bütün gizli tanıklar yetmemiş bir de A, B, C’nin ifadesini çıkardınız. En son hafıza kartı ile bu çağrının geldiğini söylemişsiniz.

Hakikat ile aranıza yığınak yapmayın

“Biz ayrı dünyaların insanlarıyız ideolojik olarak ama nesnel olarak bu kadar ayrı dünyaların insanları olamayız. Gerçek ve hakikat ile aranıza yığınak yapmayın. Kim inanır bu deli saçmalığına! Sorgular devam etmemeli. Elbet tartışacağız, bu usulsüzlüğü bana açıklamalısınız. AKP'deki, Saray'daki kurulu yargı masaları dosyaları incelediğinde “eksiklik var Figen Yüksekdağ hakkında, gizli tanık eksik, o zaman gizli tanık çıkaralım” deniliyor ve gizli tanık dosyaya ekleniyor. Bu koşullar içerisinde bir yargılama yapılamaz. Hukuk bunun hiçbir yerinde değil.

Hukuka sadakat istiyorum

“Bütün dayanıklarınız çöküyor. PYD ile bağlantısını bulamadınız, şimdi gizli tanığı eklediniz. Benim gizli tanığım yoktu, Selahattin Bey'in dosyasında vardı. Sağ olsunlar bana da verildi. Artık benim de gizli tanığım var. Bundan sonraki aşamada Mercek isimli gizli tanığı da benim dosyama ekleyin bari. Artık ayıp oluyor, insanların aklıyla mı dalga geçiyorsunuz? Bunun sonu yok, siz de zaten bunun sonunun olmadığını biliyorsunuz ve uzatıyorsunuz. Biz HDP olarak 7 Haziran’dan beri bir toplumsal mucizeyi hayata geçirdiğimiz için yargılanıyoruz. Siyasi operasyonlarla ters yüz etmeye çalışıyorsunuz ama yetmez. Bunu sizin aklınız almaz, iktidarın da aklı almaz. Biz halkız, hakikatız. Bu hakikat 5-6 yıldır Türkiye’nin değişmez gücü olmuştur. Bu yargılamadan bir adalet beklentim yok, şeklen tutarlılık ve şekli hukuka sadakat istiyorum. Bu olmadığı takdirde işler sizin gibi yürümez." 

Kışanak: Bir kere yalan söylemeye başlayınca, yalanı kapatmak isteyince sürekli yalan söylenir

Önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak da şunları söyledi: 

“Bir kere yalan söylemeye başlayınca, yalanı kapatmak isteyince sürekli yalan söylenir. Baştan bir kumpas kuruldu şimdi o kumpası devam ettirmek için zincirleme kumpaslar devam ediyor. Yalan söyleyip sürekli yalan söylemek zorunda kalanların bir gün sıfırları tükeniyor. Bir hakikat var oraya geleceğiz. Bu yalanların tükendiği, hakikatin açığa çıktığı bir süreci göreceğiz. Bunun için mücadele ediyoruz, yoksa bu heyetten adalet beklediğimiz için değil. Daha ilk günden bugüne avukat arkadaşlarımız ve bizler bu dosyanın hazırlanış şeklini, hukuka aykırı şeyleri söyledik ama sizler yolunuza devam ediyorsunuz. Bu iddianame başladığı günden bu yana duruşmada ifade edilen kanuna aykırılıklar alt alta yazılsa Ankara’dan Kocaeli’ye ve Edirne’ye yol olur. Ortada bir iddianame yoktu, bir kötü senaryo yazılmıştı. Siz de kabul ettiniz. Şimdi yolda açığa çıkan yalanlarla devam ettirmek istiyorsunuz.  

Kimlerin senaryolar ürettiğini çok iyi biliyoruz

“Yargılamanın kendisi kabası alınmış inşaat işine benzemez. Bir işin kabasını almışsınız, hayatı buna uydurmaya çalışıyorsunuz. Müştekiler ile ilgili 5-6 aydır hukuksuzluk yapıyorsunuz. Huzurda dinlenilmesi lazım, soru sorma hakkımız var. Bir kısmını geçiştiriyorsunuz. Biz sözümüzü söyleyemedik. Gizli tanık olmaz diyoruz, kanuna aykırı diyoruz. 'Sonra sorarsınız' diyorsunuz. İhalede de böyledir, işi tamamlayıp avans mı alıyorsunuz? Bu iş ihaleye çıkarılmış alıcısı da Ahmet Altun. Ahmet Altun’a 'beğenmediğimiz isimleri istediğimiz kadar içeride tutalım, AİHM kararını da hiçe sayacağımız deliller koyun' denilmiş. Gizli tanığı biliyorum, tanıyorum. Gizli tanık, yandaş medyada senaryoyu üretenler. Duruşmanın ileri günlerinde bizlerin haklarında neler demişler bunları sizin önünüze koyacağız. Bu gizli tanıkları her gün izliyorum, gayet açıklar. Ya sizin elinize kağıt verdiler ya da sekreterlik kursu alınmış. Ben yıllarca siyaset yapmışım, gazetecilik yapmışım ben bile o kadar düzgün yazamıyorum. CNN’de sabah akşam yazılan senaryonun benzerini, uyduruk bir şeyi altına imza atılarak dosyaya koydunuz. Kimlerin senaryoları ürettiğini çok iyi biliyoruz. 

Ortada bir hukuk süreci yok, kötü bir siyasi senaryo var

“Garanti vermiş, ihaleye çıkmış sonuçta. Ortada ne iddianame var ne de hukuka uygun bir hukuk süreci var. Ortada kötü bir siyasi senaryo var. Bu kabul edilebilir bir şey değildir, sonuna kadar bununla mücadele edeceğiz. Bu kumpaslar, soygun düzenini devam ettirmek için yapılıyor. Bu ülke soyuluyor, bu ülkede büyük bir soygun düzeni var. Saltanat sürenler var, saltanat sürmek için de kumpaslar kuruyorlar. Bugün insanlar faturlarını ödeyemez hale geldiler. Benim tutuklanmamın sebeplerden biri belediyeye el koymak için bir dosyanın gerekmesiydi. Soygun düzenine karşı çıktığımız için el koydular. Büyükşehir Yasası diye uyduruk bir yasa çıkardılar, köylerin elektriklerini büyükşehirlere yazdırmışlar gelen paraları almak için. Ben bu parayı, bu soygunu kabul etmiyorum dediğim için beni aldılar.”

Tuncel: Heyetinizin görevi gerçekleri gizleme, bu dosya çöktü

Önceki dönem Eş Genel Başkanlarımızdan Sebahat Tuncel de şunları söyledi:

“Özellikle gizli tanık beyanlarına ilişkin sizin heyetinizin görevi gerçekleri gizlemektir. Bunu başından beri çok iyi yapıyorsunuz. Takdiri hak ediyorsunuz. Sizin işiniz Kürt siyasetçilerini, kadınları, demokrasiden yana olanları, iktidarın önünde engel olanları hesaptan çıkarmak. Türkiye’de iktidar yönetemiyor, kriz o kadar derin ki her alanda büyük sorunlar yaşanıyor. Bu ülkede AYM Başkanı isyan ediyor. AYM Başkanı şikayet ediyor, Adalet Bakanı şikayet ediyordu. Biz ne yapacağız burada? Ama sistem krizi öyle bir hale geldi ki yönetilemiyor. Dün siz niyetinizi çok açık belli ettiniz. Müştekilere bize kastederek ‘cezalandırmamız gerekiyor’ dediniz. 'Cezalandırmamız gerekiyor' diye bir cümle kurdunuz ve bu her şeyi ifade ediyor. Siz bizim cezalandırılmamız için her hukuksuzluğu yapıyorsunuz. Süleyman Soylu’nun talimatını yerine getiriyorsunuz. 'Siz yapın arkası gelir.’ diyordu o beyefendi. Bunun sorumluluğunu nasıl alıyorsunuz, bunun vebalini nasıl alıyorsunuz? Kürtlerden, HDP’lilerden o kadar nefret ediyorsunuz ki bu kadar usulsüzlüğe evet diyorsunuz. Bunun adı nedir? Bu kabul edilecek bir yaklaşım değil. Bu dosya çöktü. Bütün dünya biliyor ki Kobanî halkı ile dayanışma için atılan tweete karşı sadece bizi cezalandırıyorsunuz. O ölen insanlara karşı tek birimizin bir suçu yok. Bunca yıl kadın mücadelesi vermiş birinin karşısına böyle gelemezsiniz. 

Bu ülkeye demokrasi ve barış gelecek, o zaman yaptığınız hukuksuzlukların hesabını vereceksiniz

“Müştekiler de söyledi; davayı yürütürken kervan yolda yürür misali delil oluşturuyorsunuz. Biz yıllardır demokrasi ve adalet mücadelesi veriyoruz. Bu kadar insanın geleceği ile nasıl oynayabiliyorsunuz! Sizin gerginliğinizin nedeni de bu yalanı devam ettirmeniz. Totoriter rejimler hep yalan üzerinden bir siyaset yürütür ve şu anki durumda bu. Siz de Türkiye’de Kürtlerin haklarını yasalardan çıkarmak istiyorsunuz. Alevi, Kürt ve kadın olmam, bu kimliğimden kaynaklı yargılanıyorum. Kürtleri ve dostlarını neden yargılıyorsunuz?  Êzîdî kadınları satanları gördünüz. Bunların karşısında olduğumuz için yargılanıyoruz. Bütün mesele bu. 25 yıldır aktif siyaset yapıyorum. Ortada bir hukuk meselesi yok. Gizli tanıklar sürekli kampa gitti, Kandil’e gitti deyip duruyor. Madem gizli tanık bizi tanıyor neden resimlerimizi gösteriyorsunuz? Gelsin mahkemeye, gerekli önlemleri alın ve bizi teşhis etsin. Kürt siyasetçilere ceza verelim de usule uygun mu uygun değil mi hiç önemli değil diyorsunuz. Bu sürecin altında kalırsınız. Bu ülkeye demokrasi ve barış gelecek. O zaman yaptığınız hukuksuzlukların hesabını vereceksiniz. Mesele biz değiliz, mesele 85 milyon. Bu cesareti nereden alıyorsunuz biliyoruz. Ama sizin dayandığınız güç, güç kaybediyor. Bunun farkında olun.

Kürt meselesini mahkeme salonlarında çözemezsiniz

“Bu ülkeyi yaşanmaz hale getiren biz miyiz? Binlerce akademisyen yurt dışına gitmiş, on binlerce öğrenci yurt dışına gitmek istiyor. Bu ülkede yurt dışına kaçakçılığı AKP yapıyor. Neden, çünkü demokrasi yok. 2015 sürecine bakın. Ama biz cezaevinde olduğumuz sürece her şey daha dibe kadar gidiyor. Bu yargılamayı yapamazsınız. Siz AKP ve MHP adına bu yargılamayı yapıyorsunuz. Biz dün de size dedik; çekilin aradan. Kürt meselesini mahkeme salonlarında çözemezsiniz.

Sayın Öcalan’ın üzerindeki komplo, Kürt ve Türk arasındaki çatışma büyüsün diye

“Sayın Öcalan’ın üzerinde ağır tecrit devam ediyor. 15 Şubat komplosunun yıl dönümü geliyor. Sayın Öcalan’ın üzerindeki komplo, Kürt ve Türk arasındaki çatışma büyüsün diye. Kürt sorununu konuşanları cezaevlerine tıktınız. Nasıl olacak bu? İnsanların Türkiye’de yaşamamasın nedeni bütün bunlar. Dışarıda söyledik bunları, hepsi önünüzde ve uyarılarımızın hepsi gerçekleşti. Uyarılarımızı bu iktidar dinleseydi bugün bu hale gelmeyecekti. Türkiye bunu hak ediyor mu, biz bunu mu istiyoruz? Demokratik bir ülke istiyorsanız bu hukuksuzluğa alet olmayın. Sizden adalet beklemiyoruz, siz usulsüzlüğün en dibini yapıyorsunuz. Belli ki heyetin üzerinde siyasi bir baskı var. Cesaret ister bırakıp gitmek. Anlıyorum sizi, herkesin cesur olmasını beklemiyorum. Siyasi iktidara biat etmeye devam ederseniz bu adaletsizlikten ve eşitsizlikten sizde sorumlusunuz.

Zor ama yeni bir başlangıçtayız. Biz seçimlerimizin sorumluluğunu tabii ki alacağız. Hakkımızda vereceğiniz karar önemli değil, halkımızın hakkımızda vereceği karar çok önemli bizim için. Bundan sonraki süreçte bu kürsüyü hukuksuzluğa ve adaletsizliğe itiraz etmek için kullanacağız. Konuşmamızı 10 dakikayla sınırlı tutmamızı istiyorsunuz, ne oluyor panel mi yönetiyorsunuz! Burada bir dava yürütüyorsunuz. Bizim size önerimiz çekilmeniz, çekilmiyorsanız da hukukun onurunu koruyun.”

Kubilay: Erdoğan rejimi gizlenemez düzeyde krize batmış durumda

Daha sonra söz alan önceki dönem Parti Sözcümüz Günay Kubilay da Çarşamba günü dosyaya yeni eklenen gizli tanığa değindi ve şunları söyledi:

“Bu tanık beyanı yok hükmündedir ve dosyadan çıkarılmalıdır. Mahkemenin elindeki malzeme artık tutuklulukları daha fazla uzatmaya yetmiyor. Heyet yan yollara saparak ve dosyaya yeni şeyler ekleyerek dosyayı uzatma peşinde. Saray’da yapılan zirve toplantıları, heyetin göstere göstere politik olmayan yöntemlere başvurması politik direktiflerin olduğunu gösteriyor. Bu toplantı sonrasında Adalet Bakanı Gül istifa etti ve yerine Bozdağ getirildi. Türkiye’nin burjuva siyaset arenasında darbe dönemleri dahil kabine üyelerinin bir teknisyen düzeyine indiği ve silikleştiği böyle bir dönem yoktu. Yeni adalet bakanı ataması, Erdoğan rejiminin farklı seslere tahammülünün kalmadığının göstergesidir. Erdoğan rejimi gizlenemez düzeyde krize batmış durumda. Kırılan yanları restore etmek, su almaya başlamış Saray rejimininin batışını önlemek ve Erdoğan’ı iktidara taşımak için revizyonlara tanık oluyoruz. İktidarın görünür geleceği bakımında hukuk gibi fazlalıklardan kurtulması ve bütün bunları realize etmek için siyaseti dar bir alanda hapsetmesi onun için tek yoldur.” 

Duruşma 28 Şubat'a ertelendi.

11 Şubat 2022