HDP Hakkari Milletvekili ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Adil Zozani, Diyanet İşleri Başkanlığı mekanizmasının 'Hanefi Mezhebi İşleri Başkanlığı' olduğuna dikkat çekerek, "İslamın diğer mezheplerini dışlayan bu kurum yüklenmiş olduğu misyon itibariyle Muaviye geleneğinin yaşatılmasıdır" dedi.

TBMM görüşülmesi süren Bütçe görüşmelerinde, Başbakanlık ve bağlı kurumların bütçesi ele alındı. Bütçe görüşmelerine hükümet adına Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç katıldı. HDP grubu adına bütçe üzerine eleştirilerini yönelten Hakkari Milletvekili Adil Zozani, Başbakanlık bütçesinin rakamlar ve istatistikler üzerinden konuşma şansının kalmadığını belirterek, "Özellikle Cumhurbaşkanının Başbakanın yetkilerini kullanmaya hevesli olduğu bu dönemde üzerinde durmamız gereken asıl konu Anayasal sistem sorunudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan de-facto Başkanlık yapmaktadır. Başbakan Davutoğlu'nun 'muhatabınız benim' sözüne itibar etmek isteriz. Ancak, kendisini boşa çıkaran Cumhurbaşkanı olmuştur. Yekti gaspının olduğu bu koşullarda doğru olan Anayasal Sistem tartışmasıdır" diye konuştu.

Cumhuriyetin kuruluşu itibariyle örneklenen batı Avrupa ülkelerinde de geçmiş zaman içinde bu tartışmaların yapıldığını ve model ülkelerden biri olan Fransa'da 15 defa Anayasal Sistem değişikliğinin gerçekleştirildiğini hatırlatan Zozani, "Bir diğer örnek İtalya'dır. İtalya'da 1940'ların sonu itibariyle köklü bir Anayasal Sistem değişikliği gerçekleşmiştir. Almanya'daki sistem değişikliğini de bir başka örnek olarak ifade edebiliriz. Hükümetin de-facto sistem uygulamak yerine görüşlerini cesaretlice gündemleştirip, Anayasal Sistem değişikliğini gündeme getirmesini bekleriz" dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesini değerlendirirken bu mekanizmaya farklı bir noktadan bakılması gerektiğini ifade eden Zozani, bu kurumun 1924 sonrası oluşturulan tekçi cumhuriyet anlayışının bir ürünü olduğunu söyledi. Bu tekçi anlayışın farklılıkların ötelenmesine, dışlanmasına zemin hazırladığını kaydeden Zozani, şöyle devam etti: "Diyanet İşleri Başkanlığı dediğiniz mekanizma aslında 'Hanefi Mezhebi İşleri Başkanlığı'dır ve tekçidir. Hatta İslamın diğer mezheplerini de dışlamaktadır. 3 Mart 1924 tarihinde kurulan bu kurum daha sonra 'cumhuriyet devrimi' olarak lanse edilen Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına zemin olarak sunulan bir kurumdur."

Zozani Diyanet İşleri Başkanlığı ile medrese sisteminin sonlandırıldığını ve bununla Anadolu'nun güçlü inanç sistemlerinden biri olan Alevilik inancının bitirilmek istendiğini belirterek, "Geride bıraktığımız dönem itibariyle Diyanet İşleri böyle bir anlayışa hizmet etmekle mükellef bir kurum oldu. Bu konuda vurgulayacağımız ikinci önemli husus ise, devletin laiklik ilkesidir. Dinin devlet tekeline alındığı bir sistemi laik sistem olarak ifade etmek mümkün değildir. Türkiye'nin laik, sosyal hukuk devleti olduğu bu sebeple safsatadan ibarettir. Diyanet İşleri Başkanlığı yüklenmiş olduğu misyon itibariyle Muaviye geleneğinin yaşatılmasıdır" şeklinde konuştu.

Muaviye geleneğinin dinin siyasete alet edilmesi olarak siyasal yaşamda karşılık bulduğunu ifade eden Zozani, farklılıkların dışlandığı bu zeminin ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı. Zozani, "Muaviye öncesi İslam anlayışında ne vardı, ona bakmak gerekir. Bu nedenle 'Medine Sözleşmesine' dönmek gerektiğini ifade ediyoruz. Doğrusu Medine Sözleşmesinin gereklerinin yerine getirilmesidir.Verili koşullarda Diyanet İşleri Başkanlığının Anadoludaki tüm inanç sistemlerini kucaklama şansı yoktur. Özellikle de Alevi camianın damağına bir parmak bal çalmakla bu işin olmayacağını bilmemiz gerekir. Görüyoruz ki, mevcut anlaşıyın sürdürülebilirliği üzerinden Aleviliğin sistem içileştirilerek özünden uzaklaştırılması amaçlanmaktadır. Başka Alevi inancına mensup vatandaşlarımızın bu tuzağa dikkat etmeleri gerekmektedir. Yapılması dinin devlet tekelinden kurtarılmasıdır. Bu nedenle yapılacak doğru için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın fesh edilmesidir" şeklinde konuştu.

07.11.2014